Zekât; Luğat manasından da anlaşılacağı üzere temizlik, artma, bereket demektir. Maldan fakirin hakkı çıkarılarak, cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu malî ibadete zekât denilmiştir.
Terim olarak zekât; İslâm'ın beş şartından birisi olan malî ibadetin adıdır.
Zekât kimlere verilir? Zekât verilirken aranan şartlar nelerdir? İşte zekatın verileceği sekiz sınıf insan..
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslam’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe, 60)
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular:
“Zekâtı verilmeyen her altın ve gümüş, kıyamet günü ateşte kızdırılarak plaka haline getirilip sahibinin yanları, alnı ve sırtı bunlarla dağlanır. Bu plakalar soğudukça, süresi elli bin sene olan bir günde kullar arasında hüküm verilinceye kadar sahibine azap için tekrar kızdırılır. Neticede kişi, yolunu ya cennete ya da cehenneme çıktığını görür.” (Müslim, Zekât, 24;)
Ancak Rabbimiz Celle Celaluhu Bakara 273’te "(Zekâtlarınızı) Kendilerini Allah yoluna adadıklarından seyahat ve ticarete imkân bulamayan yoksullara verin. Yoksulluklarını gizli tuttukları için bilmeyen onları zengin sanır. Kendilerini simalarından tanırsın. Onlar insanlara asla el açmazlar. Hayır için yaptığınız her harcamayı Allah hakkıyla bilmektedir." buyurarak açık bir şekilde zekat vermede 7. sınıf (Allah yolunda olan)’ ı öne çıkarmıştır..
“Kendilerini Allah yoluna adayan, geçimlerini sağlamak üzere bir kazanç elde etmek için çalışma, ticaret ve seyahat etme imkânları bulunmayan yoksullar” kimlerdir? Ayetinin nazil olduğu tarihi göz önüne alan tefsirciler bunların Peygamber Efendimizin Mescidi’nin bir köşesinde barınan ilim irfan ile iştigal eden kimsesiz ve yoksul Müslümanlar ile Mekke’den hicret eden muhacirler olduğunu ifade etmişlerdir. Onların, Medine’ye yerleşip iş güç sahibi olmaları için zamana ve uygun şartlara ihtiyaçları vardı. Allah rızası için (fî sebîlillâh) hicret etmişler; yurt, yuva ve işlerinden uzak düşmüşlerdi. O dönemde savaş ganimeti kabilinden bir gelirleri de yoktu. Şu halde infak ve tasaddukta bunların önceliği vardı. Bu tarihî durum dışında Allah rızası için O’nun dinini korumak, öğrenmek, öğretmek ve yaymak maksadıyla devamlı meşgul olduklarından dolayı iş ve ticaret yapma imkânı bulamayan kimselerin her zaman ve zeminde infak ve tasaddukta ön sırada olma hakları vardır. Bunlardan sonra sıra, meşru bir mazeret sebebiyle çalışıp kazanma imkânı bulamayan fakat yine de insanlara el açıp dilenmeyen ve istemeyen yoksullara gelir. Ayette de belirtildiği gibi böyle iffetli, asil, insanlık şerefine düşkün kimseleri erbabı, simalarından tanır ve gereken yardımı yaparlar..
Biz de Sultan Ümmet İçin Yaşama Derneği olarak bu ayeti şiar edinerek öncelikli olarak Allah yolun da olanı yani ümmetin menfaati, ahlak ve maneviyatı için ömrünü ehlisünnet itikadı üzere ilme hasretmiş kişileri tercih etmeye gayret göstermekteyiz. Zira bir milletin ahlak ve maneviyatı çökerse yok olmaya mahkûmdur. Bu vesile ile kurduğumuz 5000 kişilik aş evimiz ve ilim ile iştigal edip hoca olanların yuvalarını kurma ile her daim ilim ehlinin, mağdurun ve yoksulun yanında olmayı şeref addetmişizdir..
Rabbim cümlemizi fakir, yoksul ve yetimin hakkına girmeden her daim rızasına nail olacak işler ile meşgul olmayı nasip eylesin..
İşlem | Seçenek Adı | Tutar |
---|