GÖZLERİ HARAMDAN KORUMAK.
Bütün hak yolcuları için lazım olan bir ameldir. Abdulhalık Ğucduvani Kuddise Sirruhu büyük velilerden öğrendiği ve bizzat tecrübe ettiği terbiye usullerini on bir temel prensiple ortaya koymuştur. Bu usuller zikrin meyveleri, güzel terbiyenin sonuçları, zikir ayetlerinin tefsiridir. Halk içinde Hak ile olma sünnetinin her devirde yaşanmasıdır. Her an yüce Allah Celle Celaluhu ile olmanın ispatıdır. Bu usuller Farsça ifade edilmiştir. Arifler, kâmil mürşit’ler onları bizzat yaşamışlar ve bizlere açıklamışlardır. Biz de bu usulleri ve açıklamaları onların eserlerinden özetle nakledeceğiz. Bu usuller şunlardır:
            Vukuf-i Zaman: Yaşanan her anın farkında olmaktır. Hak yolcusu her anını kontrol etmelidir. O vakit içinde kendisine gereken en hayırlı amelin ne olduğunu bilmeli ve o ameli yapmalıdır.
            Vukuf-i Aded: Çektiği zikrin farkında olmak, adedi korumaktır. Hak yolcusu zikrin sayısına dikkat etmelidir. Zikri, öğretilen edebe uygun yapmalıdır.
            Vukuf-i Kalp: Kalbi zikirde toplamak ve bütünüyle zikrettiği varlığa bağlanmaktır.
            Nazar Ber Kadem: Gözün ayağın üzerinde olmasıdır. Hak yolcusu, yürürken devamlı önüne bakmalıdır. Hep kendi işi ile meşgul olmalıdır. Gözünü haramdan ve kalbini karıştıracak şeylerden korumalıdır.
            Huş Der Dem: Her nefes alış verişte uyanık bulunmak, gaflette olmamaktır. Hak yolcusu her nefesini Allah Celle Celaluhu ile huzur ve uyanıklık içinde alıp vermelidir. Bütün vakitlerini bir çeşit ibadet ve taat içinde geçirmelidir.
            Sefer Der Vatan: Halktan kaçıp Hakk’a gitmektir. Hak yolcusu devamlı seyir ve sefer halindedir. “Ben Rabbime gidiciyim”[1] ayetiyle anlatılan durumda olmalıdır. Gidilecek yer cennettir, aranacak şey ilahi rızadır.
            Halvet Der Encümen: Halkın arasında iken Cenab-ı Hak Celle Celaluhu ile beraber olmaktır. Buna zahiri halk, batını hak ile olmak denir. Hak yolcusunun kalbi ilahi zikrin tadıyla dopdolu olmalı ve her şeyi zikre vesile etmelidir. Varlıklar kalbe perde yapılmamalıdır. Her şey değerine göre yerine konulmalıdır.
            Yâd Kerd: Murakabe dersine geldikten sonra “Lâ ilâhe İllallâh” zikriyle meşgul olmak, tevhidin manasına ulaşmak, devamlı yüce Allah Celle Celaluhu’nü hatırda tutmak, kalp ile dilin zikrini birleştirmektir.
            Baz Geşt: Dönüş demektir. Bununla anlatılmak istenen; “Nefy֍u ispat” yani Lâ ilâhe İllallâh zikrini çekerken, nefesi serbest bırakma anında bütün hayalini şu cümlenin manasında toplamaktır: “İlahi ente maksudi ve rızâke matlubi”Manası: Ya Rabbi maksadım sensin ve rızanı talep ederim.
            Nigah Daşt: Hak yolcusu zikir esnasında kalbine sahip olmalıdır. Zikir esnasında nefy֍u ispatın manasını düşünmeli, kalbini nefsanî düşünce ve endişelerden korumalıdır.
            Yâd Daşt: Anmak, hiç unutmamak, devamlı zikretmektir. Hak yolcusu her an ve mekânda zevk yoluyla Cenab-ı Hak Celle Celaluhu ile beraber olmalıdır. İlahi huzur ve neşeden hiç ayrılmamalıdır. Bütün eşyada ilahi tecellileri müşahede ile kalbini uyanık tutmalıdır.
      Bütün bu anlatılanlar, salih Mü’minlerin vasıflarıdır. Onlar, yaşanmış ve ehlince yaşanmaya devam edilen hallerdir. Bir Mü’min için yüce Allah Celle Celaluhu’nü zikirden ve hayatın her safhasında O’nunla beraber olduğunu fark etmekten daha kıymetli, daha tatlı, daha kârlı hangi iş vardır?
           O halde, neticesi ebedi nimetler olan bu güzel hali elde etmenin yoluna düşmeli, bu yolun esaslarını bilmeli ve yaşamalıyız.
 

KAYNAK:

Saffât suresi 99